Powered By Blogger

20 BİN ÖĞRETMEN ADAYI OKUDU...

“Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin,o zaferin sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.” Atatürk
*
''Köy enstitülerine,ilkokulu bitiren köy çocukları sınavla alınıyordu.
Kız öğrencilerle karışık bir öğretim uygulanıyordu.Ancak 1950’den sonra kız öğrenciler, Kızılçullu ve Beşikdüzü’nde toplanıp karma eğitim kaldırılmıştır.
Okul binalarını genelde öğrenciler yapmışlardır.
Köy Enstitüsü programı, çok yönlü eğitimi benimsemişti. Genel kültür ve beceriler yanında edebiyat, resim, müzik ve spor gibi etkinlikler, her öğrencinin doğal hakkı sayılıyordu.
Eğitim yaşamının tümüne sanat, hareket ve yaratıcılık egemendi. Her öğrencinin bir müzik aleti (genellikle mandolin) çalması zorunlu idi. Halk kültürünün tüm malzemesi enstitülere taşınıp işleniyordu.
Enstitülerde her hafta bir eğlenti düzenleniyordu. Yönetici ve öğretmenlerin de katıldığı bu eğlenti programları piyes, müzik, gösteri, halk oyunu, orta oyunu vb. etkinliklerden oluşuyordu.
Bu etkinlikleri, çevredeki köylüler ve öğrenci velilerinden konuk olanlar da izliyordu.
Köy Enstitülerinde uygulanan eğitim ve öğretim yöntemi, “öğrenciyi merkeze” koymuş ve onun etkin kılınmasını temel almıştı.
Ekip çalışmaları ve bireysel etkinlikler, öğrenci kişiliğinin geliştirilmesi açısından vazgeçilmez koşuldu.
Tonguç’un geliştirdiği ve Köy Enstitüsü Sistemi’nde benimsenen “İş Okulu” anlayışı, el becerileri ile sınırlı bir yaklaşım olmayıp, öğrenciyi etkin ve yaratıcı kılacak tüm etkinlikleri kapsıyordu.
Serbest okuma, müzik, beden eğitimi vb. çalışmalar da iş okulunun unsurlarıydı. Bu sistem, kuramsal bilgi ile uygulamayı iç içe yürütüyordu. Enstitülerde, bulunabilen teknolojinin yoğun olarak kullanılması esastı.
Köy Enstitüleri’nde yaşam, dönemin öğretmen ve öğrencilerinin anlatımı ile tam “birliktelik, katılım, yetki” ve “sorumluluk” eksenlerine oturtulmuştur. Enstitülerde kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün katkı ve onayıyla alınır.
Okul yöneticileri ile öğrenciler her konuyu tartışabilirler. Enstitüleri’nin kuruluşunda Atatürk politikası uygulanır, tarıma elverişli arazilerin seçilmesine özellikle özen gösterilir. Eğitim anlayışı açısından Köy Enstitüleri’yle diğer okullar arasında çok önemli nitelik farkı bulunmaktadır.
Köy Enstitüleri’ne eğitim anlamında yüklenen sorumluluk ağır ve anlamlıdır.
Köy Enstitüleri’ndeki anlayış o dönemde “Eğitim, üretim içindedir” şiarıdır. Hep beraber ülkeyi kalkındırmak için üretmek ve hayata birlikte bakmaktır.
Eğitim ve öğretim sorun çözmeye yönelikti. Özellikle Türkiye gibi halen köy kökenli ve tarıma dayalı yapılarda modelin önemi çok sonradan daha iyi anlaşılmıştır.
Çünkü köy çocukları bu modelde hem eğitiliyor hem de geleceklerini hazırlıyorlardı. Küçücük çocuk köyünden geldiği gibi üretimin içerisine giriyor, kendi okulunu kendisi yapıyor, koyun güdüyor, müzik yapıyor, klasik eserler okuyordu.
İsmet İnönü Hasanoğlan’da yol kenarında koyun güden çocukların azıklarında ekmek parçasının yanında klasikler görünce aradığını bulduğunu ve gelecekten umutlu olduğunu belirtir.
Duvar ören, tarım yapan, marangozluk, demircilik yapan, aynı zamanda dünya klasiklerini okuyan ve müzik yaparak ruhunu güzelleştiren mutlu insanları yetiştiriyordu.
Ülkenin her tarafına yayılan eğitmenler bir taraftan okuma yazma öğretir, diğer taraftan doğrudan köylülerin üretim artışına yönelik pratik işlere girişirler. Kısa sürede bu eğitmenlerin gittiği köylerde sosyal faaliyet artar. Köylerde tiyatro bile kurulur, köy kahvelerinde okuma odaları açılır.
Köy enstitüsü programları 1947’de biraz değiştirilmiştir.
Kültür derslerine genel bilgi dersleri denmiş ve bunlara ötekilerden daha fazla saat ayrılmıştır.
Teknik derslere sanat dersleri ve atölye çalışmaları ,denmişbunların öğretimi her yıl fakat 1/3 öğretim yılı ile sınırlandırılmıştır.
1947 değişikliği köy enstitüsü felsefesinden ilk uzaklaşma diye yorumlanır.
Köy Enstitüleri açıldığında zamanın Amerikan hükümetinin hazırladığı istihbarat raporunda “Dikkatli olun Türkler büyük bir eğitim atılımıyla geliyor” denilmektedir.
Bilinçli bireyler yaratan ve eğitime en ücra yerlerde bile gerçekleştirmeye çalışan insanların “komünist” olarak nitelendirilmesi, Köy Enstitülerinin kapanmasında en önemli etken oldu.
Gerçek dışı suçlamalar yöneltildi. Orada eğitim gören gençlerin kendi ülkelerine sahip çıkma şuuru, devlet rejimini yıkma tehdidi olarak algılandı.
Diğer neden ise, karma eğitime, köylünün bilinçlenmesine karşı olan zihniyet ve enstitülerde verilen iş eğitiminin bilimsel eğitimle bağdaştırılamaması düşüncesiydi.
Köy Enstitüleri’nin temel espirisi, bu eğitim modeli kişinin kendi farkına varılabilirliğini kazandırmasıydı. Anlıyor, düşünüyor, sorguluyor ve üretiyor. Yaptığı işin verdiği mutluluk ile yaşamına anlam katabiliyordu. Maalesef ülkemiz o gün bu kazanımı koruyamadı. Çünkü o dönemde toplumun eğitim düzeyi, demokrasiyi sindirme bilinci, batının baskısı sonucu bu proje ortadan kaldırıldı.
DP iktidarı sırasında Talim ve Terbiye Dairesi Köy Enstitülerinin kapatılmasına gidişte son adımlardan biri sayılan program değişikleri yapmıştır.Gerekçe ise:
“Uygulama, hem öğretmen hem de ziraatçı veya sanatkar yetiştirmenin mümkün olamayacağını ve öğretmenin çalışmasının bu şekilde bölmenin okulun zararına olduğunu gösterdi.Böylece “üretici ve sanatkar” yani Devlete fazla mali yük getirmeyecek öğretmen yetiştirme isteğinin gerçekleşmediği görüldü ve vazgeçildi”.
Ve hazırlıkları 1935’te başlatılıp 17 Nisan 1940’ta yasallaşan Köy Enstitüleri sistemi, 1953 yılında bu gerekçelerle kapatıldı.
Şubat 1954 de yayınlanan 6234 sayılı kanunla Köy Enstitüleri tümüyle geleneksel İlköğretmen okullarıyla birleştirilmiştir.
1940-45 YILLARI ARASINDA 3 MİLYONU İNŞAAT GİDERİ OLMAK ÜZERE TOPLAM 25 MİLYON LİRA HARCANDI VE KÖY ENSTİTÜLERİ YAKLAŞIK 20.000 ÖĞRETMEN ADAYI OKUDU.''
.
Teslime Partigöç

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

Hiç yorum yok: