Powered By Blogger

KÖY ENSTİTÜLERİ ANILARI...

''Ali Yıldız (Hasanoğlan, 1949)
“Okulumuzun çevresi ufak tepeciklerle doluydu. O tepeciklere, sırayla zeytin fidesi diktik. Kendi okul numaramızı diktiğimiz fidanlara verirdik. Her pazar gider ağacımızın dibini eşeler, sulardık. Onlara çocuğumuz gibi bakardık.”
.
Sabri Kurt (Savaştepe, 1946)
“Bizim sınıfın nöbetçi olduğu hafta ben tuvaletlerin nöbetçisiydim. O zaman alafranga tuvalet yoktu. Tuvaletlerin biri tıkanmış. Ne kadar su döktümse de açılmadı. Temiz su göllendi ama tuvalet tıkalı, açılmıyor, döktüğüm sular tuvaleti açmaya yetersiz.
Okul müdürümüz Sıtkı Akay geldi, durumu gördü. Sağ kolunu dirsekten yukarı sıvadı, elini delikten içeri sokup paçavra çıkardı. Birikmiş su foşş diyerek boşaldı. Sonra müdür elini kolunu sabunla yıkadı, gitti.”
.
Ali Sait Oksar (İvriz, 1948)
“Gece meydan nöbetçisiydim. Saat 02’de okula bir cip geldi. İçinden İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç indi. Yanına gittim. ‘Hoş geldiniz’ dedim.
Çok kısa bir konuşmadan sonra ‘Benim geldiğimi kimseye söyleme’ dedi. Cipe girdi, battaniyeyi üzerine aldı, ‘Biraz uyuyacağım’ dedi.
.
Emin Özdemir (Yıldızeli, 1948)
“Öğretmenlik yaptığım yıllarda Milli Eğitim Bakanlığınca halk kitapları yayımlanırdı. Kış akşamları köy odasında bu kitapların köylülere okunması da öğretmenlere verilen görevler arasındaydı. İşte bir akşam, Memduh Şevket Esendal’ın Otlakçı adlı öykü kitabından kitaba adını veren öyküyü okuyordum. İlgiyle dinliyordu köylüler. Öykünün ‘Tabakayı ortada bırakmaya görün’ diye süren otlakçının kendi malıymışçasına tabakayı nasıl kaptığını anlatan yere gelmiştim ki köylüler birbiriyle fısıldaşmaya başladılar. Bir yandan da ‘Şakkafa’ lakaplı İsmail’e bakıyorlardı. Birden İsmail yerinden öfkeyle kalktı, kapıyı vurup dışarı çıktı. Köylüler daha çok gülmeye başladılar. ‘Ne oldu, neye öfkelendi İsmail?’ diye sordum. ‘Okuduğun kitaptaki kişi, tıpatıp bizim Şakkafa. O yüzden kızdı. Şakkafa da otlakçının biridir’ dediler. O günden sonra uzun süre bana küstü İsmail, zar zor barıştık.”
.
M. Ali Bilir (Akçadağ, 1949)
“Elazığ Palu’da öğretmenlik yaparken, köylülerden biri elinde bir kız çocuğuyla sabah erkenden okula geldi: ‘Öğretmen Bey, oğlum bugün davara gidecek, onun yerine bu kızı getirdim. Bugün oğlanın yerine kız okusun’ dedi.”
.
Orhan Veli’nin “Ellerinde Nasır, Yüzlerinde Nur / Yarına Ümitle Yürüyenler” dediği Köy Enstitülüleri...''
.
(Mustafa Gazalcı’nın Köy Enstitüsü Sistemi kitabında yer alan anılar )

Hiç yorum yok: