''(...)
Hasan Âli Yücel’den başlayalım…
Hocasının yüzüne gerçekleri haykırdığı için Hukuk Fakültesini bırakmış. Felsefe okumuş, Cumhuriyetin ilk öğretmenleri arasına katılıp ülkemizin rüzgar yüzlü ateş gözlü çocuklarını karanlıktan aydınlığa çıkarmak için savaşa girmiş. 1923’te, İzmir’de bir toplantıda Atatürk’e; “Bir yanda modern eğitim, bir yanda medreseler, ikili eğitim daha ne kadar sürecek?” diye sorma cesareti gösteren 26 yaşındaki genç öğretmen Hasan Âli Yücel’dir…
Atatürk’ün 3 – 4 ay süren yurt içi gezisinde Milli Eğitim Bakanlığını temsil eden genç müfettiş.
Mehmet Başaran’ın deyimiyle; “ozan, yazar, düşün adamı Yücel, Anadolu İhtilalını ve Atatürk’ü en iyi anlayanlardan biridir. Sekiz yıla yaklaşan Milli Eğitim Bakanlığı süresince işlerini Kurtuluş Savaşı coşkusuyla yürütmüştür.” (Hasan Âli Yücel, Yazıları Konuşmaları, S, 42, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları)
1938’de Saffet Arıkan’ın Bakanlıktan ayrılmasından sonra Milli Eğitim Bakanı olmuş. Köy Enstitüleri Yasasının TBMM’den geçmesinde etkin rol oynamış, Ankara Üniversitesini kurmuş, tercüme heyeti kurarak Batı’nın ve Doğu’nun klasik yapıtlarından 496 tanesini dilimize kazandırmış. Devlet Tiyatrolarını, Devlet Opera ve Balesini kurmuş, ülkemizin UNESCO’ya girmesini sağlamıştır…
İsmail Hakkı Tonguç; Saffet Arıkan tarafından İlköğretim Genel Müdürlüğüne getirilmiş, 10 bine yakın Anadolu köyünü; at sırtında, yürüyerek, Jiple dolaşmış, Köy Enstitülerin kurucusu, kuramcısı ve uygulayıcısı…
17 bin Köy Enstitüsü mezunun “TONGUÇ BABA’SI…” Dahası İsviçre Pedagoji Ansiklopedisinde adı yer alan tek Türk eğitimci… “Eğitim Yoluyla Canlandırılacak Köy”, “Köyde Eğitim”, “İlköğretim Kavramı” gibi kitapların yazarı.
Çakır dikenlerin içinde geçen bir ömür… İftiralar, baskılar, sürgünler… Yurduna büyük bir idealle ve aşkla hizmet etmek isterken başına gelmeyen kalmamış. Ülkesine hizmetin bedelini acı ve zulümle ödeyenlerden… “Bir Eğitim Devrimcisi”, Makal’ın dediği gibi “Eğitimimizin Atatürk’ü…”
Ferit Oğuz Bayır, Kurtuluş Savaşına katılmış bir Gazi… Kuvayı Milliyeci… Atatürk’ü Çanakkale Savaşları sonrasında uğradığı Edirne Öğretmen Okulunda (Edirne Muallim Mektebi) tanımış. Etkilenmiş ve ömrünün sonuna kadar Atatürkçü kalmış yiğit bir adam.
Tonguç’un sağ kolu… En güvendiği adam… İlköğretim Şube Müdürü. Enstitülerinin kurulması sürecinde büyük emek veren usta bir eğitim yöneticisi. Foça’ya yerleşmiş emekliliğinde ve orada zeytin yetiştirmiş. Pansiyonculuk yapmış. Ekmeğini taştan çıkartmış yani. Kazandıklarından bir kısmını en sevdiği kurumlara bağışlamış. Bugün, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nın 3 yazlık evi, Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın bir yazlığı onun armağanı…
Mehmet Rauf İnan, Tonguç’un güvendiği eğitimcilerden biri. Bu nedenle, Çifteler Köy Enstitüsü Müdürlüğü, Hasanoğlan Köy Enstitüsü müdürlüklerini yapmış. Ateş gibi bir adam. Talip Apaydın’ın anılarında söz ettiği “Bayramlarda çalışırız bayramlar için” sözünün sahibi. Usta bir hatip… Öğrencileri etkileyen konuşmalar yapıyor. Gece gündüz onlarla birlikte. Sabahlara kadar Mahmudiye ve Hamidiye okulları arasında gidip geliyor dolaşıyor. Çocuklara bir zarar gelmesin diye üzerlerine titriyor. Bir eğitim savaşçısı o da… BİR ÖMRÜN HİKAYESİ adlı iki ciltlik kitabında anlattı yaşadıklarını.
Köy Enstitüleri özgün şekliyle 1946’ya kadar öğrenci yetiştirdi. 1946’dan sonra ilkeleri değiştirilerek yozlaştırıldı. 1954’de de okulların adı da kaldırıldı. Köy Enstitülerinde 17 bin 346 öğretmen, 8 bin 675 eğitmen, 1599 sağlık memuru yetiştirildi…
Köy Enstitüsü mezunları arasından yüzlerce şair, yazar, araştırmacı, siyasetçi bilim insanı yetişti…
Yazdılar, çizdiler, anlattılar Anadolu’da yaratılan bu destanı… İsterse Türk halkının neler yapabileceğinin kanıtıdır yaptıkları. Çanakkale’de yoksul Anadolu halkının yarattığı destanı, yoksul Anadolu çocukları gerçekleştirdi. Kendi binalarını kendileri yaptılar, yedikleri sebzeden, meyveye kadar kendileri ürettiler. Kendi kendilerine yetmeyi, kendi ayakları üstünde durmayı öğrendiler…
Aç oku canım kardeşim, masal değil bunlar… Yanmış yıkılmış bir imparatorluktan modern bir Cumhuriyet yaratıldı. Anadolu bir baştan bir başa çiçek açtı, aydınlığa durdu. Köy çocuklarının hikâyesidir anlattığım. Evlerinde basılı bir kitap olmayan evlerden çıkıp dünyanın tanıdığı bir yazar oldu bu çocuklar. Mahmut Makal’ın “BİZİM KÖY” adlı kitabı 20’nin üstünde dile çevrildi. Fakir Baykurt’un yazdığı romanlar, bir dönem en çok tartışılan kitaplar arasında yer aldı. Talip Apaydın yazdıkları sonucunda hâkim karşısına çıkarıldı, iğne deliklerinden geçmek zorunda bırakıldı.
“Yanar Ali Yücem yanar ışıtır” Düziçi Köy Enstitüsü mezunu Ali Yüce Akdeniz şiir ödülünü aldı. Kemal Gözükara basılan 3 cilt BILDIRCINLAR adlı kitabının yanında basılamayan 100’e yakın dosya bıraktı ardında…
İvriz Köy Enstitüsü mezunu Mustafa Üstündağ Milli Eğitim Bakanı oldu. Hayrettin Uysal CHP Grup Başkanvekili, Ekrem Kabay Burdur’dan senatör seçildi. Yaptığı hizmetler hala Burdur’da konuşuluyor…
Necati Cebe, Nuri Çelik Yazıcı, Halil Dere önseçim kazanıp milletvekili oldular… Daha geçen gün yitirdiğimiz İhsan Akev, Devlet Opera ve Balesinde solistlik sınavını derece ile kazandı…
Adnan Binyazar, Emin Özdemir, Osman Şahin hepsi birer önemli yazardır. Osman Şahin’in 25’e yakın öyküsü film olarak çekildi…
İşte canım kardeşim senden unutmanı istedikleri tarihte bunlar var. Sen kimliksiz, kişiliksiz, işe güce yaramayan bir insanmışsın gibi gösterilmek isteniyorsun. O nedenle, kimliklerini ve tarihini unutturmak, yok etmek ve senin ayakta durmanı sağlayacak tüm değerlerini yerle bir etmek istiyorlar.
Bir okuma uzaklığında aslında seni ayağa kaldıracak her türlü güç… Sana dayattıkları hayatı elinin tersiyle yık at! Başın dik olsun…
(...)'' Erdal Atıcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder