''Köy Enstitüleri ile köylerden alınan çocukların eğitilmesi ve tekrar köylerine yollanarak geniş kesimi aydınlatmaları hedefleniyordu. Köy Enstitüsü düşü, ilk olarak askerliğini yapmış okur-yazar gençlerden oluşan ve okutman denilen 84 kişilik bir grupla hayat bulmaya başladı. Bu grup 1936 yılında Eskişehir’in Çifteler Çiftliği’nde dört aylık ‘okutman’ kursundan geçirilip ‘geçici öğretmen’ olarak Ankara köylerinde görevlendirildi. Eğitmenler Köy Enstitüsü binasını kendileri yapacakları için görev yerleri olan köylere gitmeden önce inşaat yapmayı da öğrendiler.
Köy Enstitüleri’nin ilk binalarını eğitmenler köylülerle birlikte yaptılar. Böylece devletin okul yapmasına da gerek kalmadı. Köylere giden eğitmenler, buradan ve çevre köylerden topladıkları ilkokul mezunu zeki çocukları üç yıl okutup mezun ediyor, sonra yenilerini eğitime alıyorlardı. Bu çocukların Köy Enstitüleri’nde yetiştirildikten sonra başka köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları hedefleniyordu.
Çocuklar, enstitünün yorucu işlerini yaparken, çağdaş yöntemler kullanarak kendi yetiştirdikleri ürünlerle daha iyi beslenebiliyor, sanat ve meslek öğreniyorlardı. Sabahın erken saatlerinde uyanan öğrenciler kızlı ve erkekli zeybek ve halk oyunları oynayarak sabah sporlarını da yapmış oluyorlardı. Daha sonra kahvaltı, ardından zorunlu okuma saati vardı. Kahvaltıyı kendilerinden önce kalkıp fırında ekmek pişiren öğrenci arkadaşları hazırlıyordu.
21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek amacıyla açılan Köy Enstitüleri’nde öğrencilere yeni tarım teknikleri de öğretiliyordu. Her Köy Enstitüsü’nün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Arıcılık bilinmeyen köylerde arıcılık, bağcılık bilinmeyen köylerde bağcılık öğretiliyordu. Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen sadece ilkokul öğretmeni olmuyor aynı zamanda ziraatçilik, sağlıkçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu.
21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek amacıyla açılan Köy Enstitüleri’nde öğrencilere yeni tarım teknikleri de öğretiliyordu. Her Köy Enstitüsü’nün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Arıcılık bilinmeyen köylerde arıcılık, bağcılık bilinmeyen köylerde bağcılık öğretiliyordu. Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen sadece ilkokul öğretmeni olmuyor aynı zamanda ziraatçilik, sağlıkçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu.
Derslerin yarısı temel eğitim üzerine yarısı da uygulamalı eğitim üzerineydi. Burada da amaç, üretim için eğitim yapmak ve köylünün üretim alışkanlıklarını değiştirmekti. 1940-1946 arasında Köy Enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.
Köy Enstitüleri öğrencileri her sene 25 klasik romanı okumakla yükümlüydü. Moliere’in, Shakespeare’in oyunlarını sahneliyorlardı. Bu sayede zeki köy çocukları entelektüel birikimi olan aydınlar haline dönüşüyordu. Bu aydın köy öğretmenleri en az bir tane müzik aletini çalmasını da öğreniyordu. Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy Enstitüleri 1.308 kadın ve 15.943 erkek olmak üzere toplam 17.251 köy öğretmeni yetiştirdi.
2. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru 1945 yılında Sovyetler Birliği lideri Stalin’in Türkiye’den Kars, Artvin ve Ardahan’ı ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, İnönü de ABD’den askeri destek istemişti. Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile yardıma başlamıştı ama karşılığında Köy Enstitüleri gibi Sovyet sistemine benzer uygulamaların kaldırılmasını da talep etmişti. Köy Enstitüleri’ne komünist suçlaması yapılmaya ve bu suçlama yaygınlaşmaya başladı.
Köy Enstitüleri öğrencileri her sene 25 klasik romanı okumakla yükümlüydü. Moliere’in, Shakespeare’in oyunlarını sahneliyorlardı. Bu sayede zeki köy çocukları entelektüel birikimi olan aydınlar haline dönüşüyordu. Bu aydın köy öğretmenleri en az bir tane müzik aletini çalmasını da öğreniyordu. Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy Enstitüleri 1.308 kadın ve 15.943 erkek olmak üzere toplam 17.251 köy öğretmeni yetiştirdi.
2. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru 1945 yılında Sovyetler Birliği lideri Stalin’in Türkiye’den Kars, Artvin ve Ardahan’ı ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, İnönü de ABD’den askeri destek istemişti. Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile yardıma başlamıştı ama karşılığında Köy Enstitüleri gibi Sovyet sistemine benzer uygulamaların kaldırılmasını da talep etmişti. Köy Enstitüleri’ne komünist suçlaması yapılmaya ve bu suçlama yaygınlaşmaya başladı.
Kızlarla erkek öğrencilerin aynı sınıfta ders görmeleri dedikodu konusu oluyordu. Öğrencilerin tek tip forma giymesi de komünist eleştirilerini artırıyordu. Öğretmenlerle ters düşen toprak ağaları da Ankara’ya baskı yapıyordu. CHP içindeki muhaliflerin de katılmasıyla Köy Enstitüleri’nin kapatılma süreci Demokrat Parti iktidara gelince hızlandı. Ve süreç tamamlandı, Köy Enstitüleri 1954 yılında kapatılarak öğretmen okullarına dönüştürüldü....''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder