Powered By Blogger

Tak tak tak! Yükselmeye başlar...

''Ertesi gün Tonguç, erkenden Ankara'ya döner. Döner ya dönmesine, içindeki çocuk sesleri onu heyecanlandırmıştır. Hemen Kızılay'ın ikinci başkanlığı görevini de yürüten Saffet Arıkan'dan Gölköy'e 250 çadır verilmesi emrini çıkartır. Birkaç gün geçmeden de kursun yarısı yıkık binasının önünde duran çadır yüklü kamyondan neşeli, "tığ gibi bir delikanlı" yere atlar. Çadırları getiren bu oğlan, yapı usta okulu çıkışlı köy öğretmeni Namık'tır. Namık, Gölköy'ü Gölköy yapan enstitü emekçilerindendir.
Çadırlar çarçabuk kuruluverir. Şu şu çadırlar derslik, şu şu çadırlar mutfak, şunlar uyumak üzere, bunlar işlik vs… Gölköy, çadırlarla da olsa ilk öğrencilerini karşılamaya hazırdır artık. Öğrenciler gelir utana sıkıla. Bütün masumiyetlerini de yüzlerinde getirirler. Bir mısır koçanı gibi dimdik genç erkekler, yanaklarında güller açmış dal gibi kızlar önce kaderlerini, sonra ülkenin kaderini değiştirmek üzere Gölköy'ün kapısında birikmeye başlarlar. Tonguç onlar için "dal oğlum, bal kızım" türküsünü söyler ta Ankaralardan. Hele "Gölköy'de eğitime başlandı Tonguç baba" haberini aldığı an, yüreğindeki bütün kuşlar pırrrr deyip aynı anda havalanıverir. Bir öğretmen, gerçek bir öğretmen anlayabilir ancak bu anın duygularını. Kulağını şöyle dünyaya ver bir yol, bak, neler söyleyecek sana hayat: Ayakkabısız, kırk yamalı pantolonla mı geldiler okumaya? İyi ya, böceklerin cırrrr deyişinde değil de nerededir eğitim? On üç yaşında evlenmemek için mi kaçıp gelmiş şu Gülsümcük enstitünün çadır okuluna? İyi ya, kurbağa sesinde değil de nerededir eğitim? Belki beyaz bir bulutta, belki Çehov'un bir hikayesinde ya da fakir bir çocuğun zengin inancında değil de nerede? Böcekler cırrrr eder, kuşlar pırrrr! Testereler carrrrr eder, çekiçler tak tak tak! Yükselmeye
başlar, Köy Enstitüleri binaları...''

Hiç yorum yok: