Powered By Blogger

Köy Enstitülülerin Anıları...

Necati Cebe
Savaştepe Köy Enstitüsü‘ne ilk açıldığı gün, ilk kayıt yaptıran Kepsut’lu dört öğrenciden biriydim. Dört arkadaş Savaştepe‘de trenden inince, Köy Enstitüsü’nün nerede olduğunu sorduk. “Savaştepe‘de ilkokuldan başka okul yok” yanıtını alınca doğru ilkokulun yolunu tuttuk. Kaydımızı yaptırdık, Daha sonraki günlerde gelenlerle sayımız, kırka yükseldi.
İlk yılında yalnızca Balıkesir il sınırları içindeki köylerden öğrenci alan okulumuz, daha sonraki yıllarda Çanakkale ve Kütahya illerinden de öğrenci almaya başladı.
O yıllarda Savaştepe, İzmir – Bandırma demiryolu üzerinde Balıkesir ‘e 55 km. uzaklıkta köy özellikleri taşıyan küçük bir bucaktı. Nüfusu 2000 dolayında idi. Bucak müdürlüğü ile jandarma karakolu Hükümet Konağı içindeydi. PTT binası daha sonra okulumuzun katkılarıyla yapıldı..
Savaştepe Köy Enstitüsü (SKE), ismi olup da cismi olmayan, sözcüğün gerçek anlamıyla sanal bir okuldu. Binadan geçtik, tek bir çadırı dahi yoktu. İlkokul yaz tatilinde olduğu için, orada yatıp kalkmaya başladık.
Daha ilk kayıt gününde eğitmen kursunun bir ay kadar önce açılıp çalışmaya başladığını öğrendik. Kursiyerler, askerliğini çavuş olarak yapmış olanlar arasından seçilmişlerdi. Üç sınıflı köy ilkokullarında çalışacaklardı. Müdürümüz , “ Kendi binalarımızı kendi ellerimizle
el birliğiyle kendimiz yapacağız“ dediğinde, doğrusu buna aklım pek yatmamıştı. Eski bir mezarlık olan, birkaç çam ve meşe ağacının süslediği, eğimli bir arazide temel atmakla işe başladık. Günde 8 saat çalışıyorduk: yarım gün ders, yarım gün iş. Birkaç hafta geçti geçmedi ¸ Çifteler Köy Enstitüsü’ nden 22 kişiden oluşan bir yardım ekibi geldi. Gelenler, 17 Nisan 1940 öncesinin Çifteler Köy Öğretmen Okulu öğrencileriydi. Başlarında Macar asıllı Sili adında bir inşaat teknisyeni de vardı. Deneyimli idiler. Kazma- kürek kullanmayı, harç karmayı, duvar örmeyi, sıva yapmayı, çatı çatmayı biliyorlardı. Canla başla çalıştılar.
SKE’ nün yoktan var edilmesine yaptıkları katkı, asla unutulamaz. İkinci Dünya Savaşının kıtlık ve yokluk günleriydi.
Ekmek tüm yurtta karne ile alınıp satılıyordu. Enstitümüzde öğrenci başına günde 150 gr. ekmek düşüyordu. Tüm güçlüklere karşın, başta müdürümüz Sıtkı Akkay olmak üzere büyük bir coşku içinde, yılmadan ,” karıncaları kıskandırırcasına “ çalıştık. İlkokul açılınca bir süre, onarım nedeniyle hizmet dışı bırakılmış bir camide barındık. Cami hizmete açılınca da kırık dökük büyükçe bir eve taşındık.
İşe koyulmamızdan 5 – 6 ay sonra, el emeğimiz, alın terimiz ve göz nurumuzla yoktan var ettiğimiz yuvamıza taşındık. Artık göçebelikten, oradan oraya, ilkokuldan camiye, camiden kiralık eve taşınmaktan kurtulmuştuk. Savaştepe, artık, “ilkokuldan başka okulu olmayan bir yer” değildi. Henüz kuruluş aşamasında olduğu halde şimdiden 300 öğrencinin her türlü gereksinimini karşılayabilecek kapasitede yeni bir yatılı okula sahipti. SKE, daha sonraki yıllarda yaptığımız yeni yatakhane ve dershanelerle, işlik ve spor tesisleriyle, yetiştirdiğimiz sebze ve meyve bahçeleriyle gelişti serpildi. Öğrenci sayısı giderek arttı.
1944 – 1952 yılları arasında geçen dokuz yılda 141‘i kız, 1030 ‘ u erkek olmak üzere toplam 1171 öğretmen yetiştirdi. 1946‘da iş eğitimi ilkesinden dönüşü yaşayan Köy Enstitüleri, DP iktidarıyla da karma eğitimden dönüşü yaşadı. O nedenle de SKE, 1950‘den sonra hiçbir kız öğrenciye diploma vermedi. Çünkü kız öğrencisi yoktu. Çok partili tek sesli sözde demokratik düzene geçişle birlikte TC‘nin kazanımları, siyaset pazarında oy karşılığı satışa çıkarıldı.
Köy Enstitüleri’ nin yetiştirdiği, akıl ve bilimin yol göstericiliğine inanan, hak arayan haksızlığa karşı çıkan, yurt ve dünya sorunları üzerinde zihin yoran, soran sorgulayan yeni tip öğretmen, gerici - çıkarcı çevreleri tedirgin etti; tedirgin etmenin de ötesinde korkuttu.
1960‘lı ve ‘70‘li yıllarda yükselen ilerici, halkçı, devrimci öğretmen hareketinin öncülüğünü Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin yapmış olması, bilinen çevrelerce yaşanan o büyük korkunun hiç de yersiz olmadığını gözler önüne serdi.
Köy Enstitülerine kıyanlar ve kıyıma seyirci kalanlar, tarih önünde suçludurlar!
Kaynak:
Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Bülten 12
BeğenDaha fazla ifade göster
Yorum Yap

Hiç yorum yok: