“Enstitülerin püf noktası yurt gerçeklerine, toplumun istemlerine bağlılıktı. Osmanlı’dan bize geri bırakılmış, yoksul, köylüsü karabili içinde bir Türkiye kaldı” diyor ve ekliyor: “Tonguç’un buluşu, kız erkek köylü çocuklarını toplayıp, köy özelliği taşıyan kurumlarda, iş içinde eğittikten, klâsik ve çağdaş kültür değerleriyle donattıktan sonra yeniden köye yollamaktı. Bunu tasarlayıp uygularken kuşkusuz gelmiş geçmiş Türk ve dünya eğitbilimin verilerinden yararlandı. Ama kopyacılık yoktu.
Yalnızca 11 yıl açık kalabilen enstitülerden bu kısacık süre içinde 1600 sağlık bakıcısı, 8000 eğitmen, 18000 köy öğretmeni yetişmiş. Öğretmenler köylere gidip okullar açmış, imkansız denileni başarmış. Enstitüler çeşitli siyasi baskılar ve ağaların halkın aydınlanmasını istememesi üzerine kapatılmış. Bu benzersiz kurumların yerine ise İmam Hatip okulları açılmış.
Köy Enstitülerinin yerine açılan İmam Hatip okullarından elli yıldır bir tek yazar, şair çıkmadı. Çünkü bu okullarda eski yöntemlere göre, ezbercilik esasına dayanan öğretim yapılıyor. Köy Enstitülerinde ise biz dersleri tartışarak, deney, gezi ve gözlem yaparak öğreniyorduk. Enstitünün yönetimine katılıyorduk. Her hafta sonu toplanıp yönetimi ve birbirimizi eleştiriyorduk.
Enstitülerde yapılan iş, buyurulan iş değil, tartışılıp planlanan, yapıldıktan sonra değerlendirilen, düşünülmüş, benimsenmiş iştir. Tonguç’a göre yapılacak iş, önce öğrencinin kafasından, sonra elinden çıkar. Temrin okulunda öğrenciler; üstünde yemek. yiyeceği, ders yapacağı masayı değil, onun mini bir modelini yapar, sınıfını geçer. Enstitülerde ise sadece gerçek masayı değil, içinde ders yapacağı, yemek yiyeceği, uyuyacağı, temizleyeceği yapıları, üzüm bağlarını, sebze, meyve bahçelerini gerçek iş olarak kurar, hazırlar, bunlardan yararlanır, yeni geleceklerin yararlanması için bırakır gider.”
Yalnızca 11 yıl açık kalabilen enstitülerden bu kısacık süre içinde 1600 sağlık bakıcısı, 8000 eğitmen, 18000 köy öğretmeni yetişmiş. Öğretmenler köylere gidip okullar açmış, imkansız denileni başarmış. Enstitüler çeşitli siyasi baskılar ve ağaların halkın aydınlanmasını istememesi üzerine kapatılmış. Bu benzersiz kurumların yerine ise İmam Hatip okulları açılmış.
Köy Enstitülerinin yerine açılan İmam Hatip okullarından elli yıldır bir tek yazar, şair çıkmadı. Çünkü bu okullarda eski yöntemlere göre, ezbercilik esasına dayanan öğretim yapılıyor. Köy Enstitülerinde ise biz dersleri tartışarak, deney, gezi ve gözlem yaparak öğreniyorduk. Enstitünün yönetimine katılıyorduk. Her hafta sonu toplanıp yönetimi ve birbirimizi eleştiriyorduk.
Enstitülerde yapılan iş, buyurulan iş değil, tartışılıp planlanan, yapıldıktan sonra değerlendirilen, düşünülmüş, benimsenmiş iştir. Tonguç’a göre yapılacak iş, önce öğrencinin kafasından, sonra elinden çıkar. Temrin okulunda öğrenciler; üstünde yemek. yiyeceği, ders yapacağı masayı değil, onun mini bir modelini yapar, sınıfını geçer. Enstitülerde ise sadece gerçek masayı değil, içinde ders yapacağı, yemek yiyeceği, uyuyacağı, temizleyeceği yapıları, üzüm bağlarını, sebze, meyve bahçelerini gerçek iş olarak kurar, hazırlar, bunlardan yararlanır, yeni geleceklerin yararlanması için bırakır gider.”
Fakir BAYKURT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder