''Öğle yemeğinden sonra, sabahki çalışmaya benzeyen bir çalışma evresi daha olurdu. Bu arada, yönetim görevleri olanlar enstitünün en üst düzeyde verimlilikle çalışmasını sağlayacak işlerle uğraşırlardı.
Burada da her enstitünün kendi yöntemi vardı. Bazı enstitülerde uygulanan yöntemde, derslerin belirli bir programa göre sürmesi esastı. Öğrencilerin yapacakları yönetim işleri, derslerde bulunmayacakları zamanlara göre ayarlanmıştı. Derslerin yapıldığı zamana denk gelen görevler, küme halinde değil de, tek öğrencilere verilen görevlerdi. Bu görevleri nedeniyle derste bulunamayan öğrenci, kendi arkadaşlarına yetişmek zorundaydı. Buna günümüzde de biraz özen gösterilse, bunun önemi anlatılsa, çocuklarımızın o bal rengi yüzleri geri dönecek ya, sistem dediğimizde bize ellerine ne geçse atanlar, kişilik haklarını gasp ettiğimizi düşünenler bizi niye anlamıyor diye düşünmeyi bıraktık artık. Sistemli olmayı, ‘kendi kendini esir etmek’ mi anlıyorlar ne? İş yapıyorsan yapıyorsun, bunu pazarlamanın ne gereği var? İnandığın kültüre hizmet ediyorsun, elbet planlı olacaksın, elbet biraz yorulacak, elbet bazen kendi çıkarlarından özveride bulunacaksın.
Rüyamda, bu anlayışla davranan çocukları gördüm ya, işlerin nasıl da şimşek hızıyla ve huzurla ilerlediğini gördüm ya, bunun aksini kimse bana iknâ edemez, boşuna yormasın kendini. Sistemsiz yaşayanlara, rüyamda bile yer yok.''
.
Hayrettin Filiz.
.
Hayrettin Filiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder