'Babam 20 küsur senedir köyün muhtarıydı. Maddi durumumuz çevreye göre daha iyiydi. Köy çocuklarından farklı bir yaşamım vardı. Ancak ben de arkadaşlarımın yaptığı işleri yapmayı isterdim. Onlar yalınayak dolaşırken ben de dolaşırdım. Köyümüzde okuryazar sayısı 3 kişiydi. Hayvanlarla yan yana yatanlar vardı, tuvalet bile yoktu. Çıra aydınlatır, odun ısıtırdı. Doktor, sağlık, memuru, hemşirenin adını bile duymazdık. Derken köy enstitüleri çıktı.”
.
“Lozan’dan temsilciler İsmet Paşa’ya, ‘Siz her fikrimize karşı çıkıyorsunuz ama yarın ülkene döndüğünde ülkeni bir yokluk içinde bulacaksın. İşte o zaman bizlerden yardım isteyeceksin; bizler de bu dayatmalarını hep öne süreceğiz’ demişlerdi. İsmet Paşa da, ‘İsterseniz vermeyiniz, yeter ki haklı olduğum isteklerimi yerine getiriniz’ demişti. Atatürk, İsmet Paşa, avuç açmadı, savaş borçlarını da ödedi, çok büyük işler yaptılar. Bu işler 13 milyon fakir nüfusla 125 milyon Türk Lirası bütçe ile yapıldı. Yüzde 85’i okuma yazma bilmeyen fukara milletle daha fazla işler yapmak imkânsızdı. Karar verildi; bu milleti ivedi okuryazar yapmak, fakirlikten kurtarmak için çare, köy enstitülerini açmaktı. Önce 3238 sayılı köy eğitmenleri yasası (1936 çıkarıldı) bu yasayla askerlikte çavuş olmuş köy okuryazarlarının içinden kabiliyetli olanlar seçilerek 6 ay içinde yetiştirilerek eğitmen olarak köylere gönderildi. Başarılı neticeler alındı. Arkasından köy enstitülerinin kuruluş işlemi tamamlandı. Peki, bu okullara nasıl öğrenci alınacaktı? Şehirde okuyan bir ilkokul öğrencisi köyde öğretmenlik yapar mıydı? Enstitülere köy okullarından ilkokulları bitirmiş köy çocukları alınmalıydı, öyle de oldu. Ben Hakkı Uğur öğretmenimin teşvikiyle köyden enstitüye gitmeye karar verdim. Aksu Köy Enstitüsü’ne gitmeye karar vermiştim. Gazipaşa’dan Alanya’ya geldim, Aksu’ya gidecek araç-gereç yoktu. Tanıdıklarımızın yardımıyla atlar bulundu. Bilhassa rahmetli Hacı Gökmen lakaplı Kasap Mustafa’nın bana yardımını hiç unutamam. Atlarla Alara Çayı’na, yollarda yatarak 3 günde zor vardık. Alara Çayı’nı dubayla geçerek Manavgat’a vardık. Manavgat’ta bir gece kalarak yaya olarak Aksu’ya gitmek üzere yola devam ettik. 5 gün sonra gece yarısı Aksu’ya geldik. Sınavı başararak Aksu Köy Enstitüsü’ne kayıt olduk. Okulda gördük ki bir aile yuvası içindeyiz. Okulda sanatın her türlüsü vardır. Her öğrenci kabiliyetine göre bu sanat kollarından birini seçer ve öğrenir. Misal kendimi iyi bir marangoz, sıvacı ustası olarak görürüm. Okulumuz ihtiyacı olan binaların dershanelerin büyük bir bölümünü bizler yaptık.”
.
“Lozan’dan temsilciler İsmet Paşa’ya, ‘Siz her fikrimize karşı çıkıyorsunuz ama yarın ülkene döndüğünde ülkeni bir yokluk içinde bulacaksın. İşte o zaman bizlerden yardım isteyeceksin; bizler de bu dayatmalarını hep öne süreceğiz’ demişlerdi. İsmet Paşa da, ‘İsterseniz vermeyiniz, yeter ki haklı olduğum isteklerimi yerine getiriniz’ demişti. Atatürk, İsmet Paşa, avuç açmadı, savaş borçlarını da ödedi, çok büyük işler yaptılar. Bu işler 13 milyon fakir nüfusla 125 milyon Türk Lirası bütçe ile yapıldı. Yüzde 85’i okuma yazma bilmeyen fukara milletle daha fazla işler yapmak imkânsızdı. Karar verildi; bu milleti ivedi okuryazar yapmak, fakirlikten kurtarmak için çare, köy enstitülerini açmaktı. Önce 3238 sayılı köy eğitmenleri yasası (1936 çıkarıldı) bu yasayla askerlikte çavuş olmuş köy okuryazarlarının içinden kabiliyetli olanlar seçilerek 6 ay içinde yetiştirilerek eğitmen olarak köylere gönderildi. Başarılı neticeler alındı. Arkasından köy enstitülerinin kuruluş işlemi tamamlandı. Peki, bu okullara nasıl öğrenci alınacaktı? Şehirde okuyan bir ilkokul öğrencisi köyde öğretmenlik yapar mıydı? Enstitülere köy okullarından ilkokulları bitirmiş köy çocukları alınmalıydı, öyle de oldu. Ben Hakkı Uğur öğretmenimin teşvikiyle köyden enstitüye gitmeye karar verdim. Aksu Köy Enstitüsü’ne gitmeye karar vermiştim. Gazipaşa’dan Alanya’ya geldim, Aksu’ya gidecek araç-gereç yoktu. Tanıdıklarımızın yardımıyla atlar bulundu. Bilhassa rahmetli Hacı Gökmen lakaplı Kasap Mustafa’nın bana yardımını hiç unutamam. Atlarla Alara Çayı’na, yollarda yatarak 3 günde zor vardık. Alara Çayı’nı dubayla geçerek Manavgat’a vardık. Manavgat’ta bir gece kalarak yaya olarak Aksu’ya gitmek üzere yola devam ettik. 5 gün sonra gece yarısı Aksu’ya geldik. Sınavı başararak Aksu Köy Enstitüsü’ne kayıt olduk. Okulda gördük ki bir aile yuvası içindeyiz. Okulda sanatın her türlüsü vardır. Her öğrenci kabiliyetine göre bu sanat kollarından birini seçer ve öğrenir. Misal kendimi iyi bir marangoz, sıvacı ustası olarak görürüm. Okulumuz ihtiyacı olan binaların dershanelerin büyük bir bölümünü bizler yaptık.”
Hasan Eminoğlu.
-Öğretmen-
(Köy Enstitüleri ilk mezunlarından)
-Öğretmen-
(Köy Enstitüleri ilk mezunlarından)
Fotoğraf: Ortaklar Köy Enstitüsü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder